Küfeki Taşı

Mermer ve Taş İşletmesi

E-mail

info@vizeantik.com

VİZE TARİHİ TRAKLAR DÖNEMİ

TARIH ÖNCESI DÖNEMDE VE TRAK DÖNEMINDE VIZE Ergene Nehri'nin kuzeyinde, Istranca (Yıldız) Dağları’nın kuzey etekleri boyunca uzanan, geniş bir bölgeyi kapsayan Vize Ovası, gerek su potansiyelinin yüksek olusu, gerekse diğer doğal kaynakların zenginliği bakımından Doğu Trakya’nın diğer kısımlarından daha fazla öneme sahiptir. Bu öneme karşılık, yakin zamanlara kadar bölgede yapılan arkeolojik araştırmalar son derece sinirli olmuştur. Vize Ovası’nın tarih öncesi döneme ait buluntularının bilimsel olarak tetkiki, 1982 yılında İstanbul Üniversitesi Prehistorya Ana Bilim Dali Öğretim Üyeleri'nden Prof.Dr. M.ÖZDOGAN tarafından, bu bölgeyi de içine alan Trakya ve Doğu Marmara’ya yüzey araştırmaları sırasında yapılmıştır. Bu tarihten önce Prof.Dr. Arif Müfit MANSEL, 1936-39 yılları arasında ovada bir dizi tümülüs kazmış ve Vize'deki esas Trak merkezini oluşturan Çömlektepe Höyügü'nde bir sondaj açmıştır.

1962 yılında Prof. Dr. F. DIRIMTEKIN, Vize ve çevresinde araştırmalar yapmış, Vize yakınlarında Karakoçak mevkiindeki bir kaya yükseltisini Orta Tunç çağına ait bir kaya sunağı olarak tanımlamıştır. Yine ilçemiz Sogucak köyü Gemikaya mevkiinde Prof. Dr. Engin BEKSAC tarafından benzer bir kaya tapınağı bulunmuştur. Bahse konu bu iki yer ile ilgili olarak Hocamız Prof. Dr. Engin BEKSAÇ’a mail atarak ulaşmamız sonucunda hocamız bu yerlerle ilgili olarak söyle bahsetmektedir. “Göndermiş olduğunuz fotoğraflarda Karakoçak’taki geniş alanın bati taraftaki giriş bölümü görülüyor. Yani Yatır denilen yerin hemen arkası yanılmıyorsam. Bu kısım yukarılara doğru çıkan çok geniş bir alanın dar ve küçük başlangıcı. Esas yerleşme ve kutsal alan arkalara doğru kademe kademe yükseliyor. Sunak dediğim kaya oluşukları en doğu bölüme doğru. Atış alanı olan bölgenin arkasına düşüyor. Karakoçak veya Tamata gerçekten çok önemli bir yer. Gerçi geçtiğimiz aylarda biz tekrar Karakoçagi ziyaret etmeyi planlamıştık. Fakat Sogucak ve Erenler'deki yeni bulgular karsısında oralarda kaldık. Sizlerin de gayretiyle bu muhteşem arkeolojik mirası Vize turizmine kazandırabiliriz.

Bu bölgeyi daha önce Prof. Dr. F. DIRIMTEKIN de ziyaret etmiş ve bahsetmişti. Ama çalışması yeterli değil. Alan çok geniş ve muhteşemdir. Benim şahsi kanım Trak Başkenti olduğu süreçte Karakoçak ve çevresinin Vize'nin en etkin kesimi olduğu yönünde. Tipik Avrupa'dakiler benzeri bir Demir Çağı ve sonrası kutsal ve iskân alanı. Her özelliği ile uzaktan bakınca da bunu anlamak mümkün. Türkiye Trakya’sında bu tip baksa yerler çok çok az. Önemli benzerleri de daha çok Kırklareli sınırları içinde. Mamafih bu tip bir kale kent ve kutsal alan birleşimini Edirne'nin kuzeyinde de teşhis ettim. Ama bu kadar büyük değil. Vize ve çevresi bilinenin dışında başka Trak yerleşmeleri ve kutsal alanları ile de dolu. Vize ve çevresi Demir Çağı ve Takip eden süreçte Traklar için gerçekten çok önemliydi. Bunu biliyoruz. Muhtemelen önümüzdeki süreçte diğerlerini de bulmak mümkün olacak.”

İstanbul Üniversitesi Prehistora Ana Bilim Dalı tarafından, Vize ve yakin çevresinde M.Ö. 1. bin yılından daha eski yerleşimlerin olup olmadığına yönelik araştırmalarda, Vize Ovasının kültür silsilesini veren birçok tarih öncesi yerleşmesi bulunmuştur. Prof. Dr. M. ÖZDOGAN'a göre Vize Ovası’ndaki yerleşimlerden ele geçen çanak çömlek, Balkan kültürleri ile yakından ilişkilidir. Vize Tarihi ilk aydınlık Devri Doğu Trakya dönemine rastlar. Yapılan arkeolojik kazılar da bunu doğrulamaktadır. 1938 hafriyatında Vize’nin Çömlektepe mevkiinde kazılar yapılmış burada büyük bir bina temel rastlanılmıştır. Fakat dönemin koşulları gereği bu büyük kazı gerçekleştirilememiştir. 1995 Yılına gelindiğinde Kırklareli Müze Müdürlüğü ve Trakya Üniversitesi is birliği ile yine ayni alanda yapılan kazı çalışmaları sırasında Trakya’nın bilinen ilk antik tiyatrosu (odeon) ortaya çıkarılmıştır. Yine ovanın tarih öncesi dönemine ait en eski kültür kalıntılarını, Vize Çakıllı Köyü’nün 1 km. kadar güneyinde Eski Tekke Mezarlığı adi verilen mevkiinde ele geçen el yapımı, kaba hamurlu, devetüyü ve kahverengi tonlarında ilkel görünümlü çanak çömlek, yontma tas aletler ve cilalı el baltaları oluşturmaktadır. Bu buluntu topluluğu, kesin olmamakla birlikte, Neolitik Dönemin erken safhalarına tarihlendirilebilir.1938-1939 Hafriyatında açılan tümülüsler ve içlerinden çıkan eserler Traklar’a aittir. En az kırk tümülüsün sayılabildiği Vize Yöresi tümülüsleri, Vize’nin 4 km. güneyinde ve Vize Ovasında yer alır.

1938 ve 1939 yıllarındaki kazılarda önce A-D harfleri ile gösterilen dört tepede sonra E-I harfleri ile gösterilen beş tepede olmak üzere dokuz yerde kazı yapılmıştır. Bu tümülüslerden çıkarılan eserler halen İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

A TÜMÜLÜSÜ: Trakya Tümülüsleri içerisinde önemli bir yeri olan tümülüs, yalnız sistemli bir şekilde araştırılmış olmasıyla değil Trakya Tümülüsleri içerisinde bir dayanak teşkil etmesiyle de önemlidir. Tümülüs 9.50 metre yüksekliğinde ve 50 metre çapında olup içinde doğu-bati yöneltişinde bir mezar odasına sahiptir. Burada yekpare kalker tasından bir lahit mevcuttur ve tezyinatı “Trak” üslubundadır. Lahdin esas uzun cephesi beyaz yüzey üzerinde ortada sari ve mavi çerçeveli ve kahverengi kafesli bir kapı, bunun iki yanında siyah rozetlerle süslenmiş kahverengi ve ve kırmızı renkte girlandlar bulunan bezemeye sahiptir. Lahdin içinde bitkisel madden yapılmış bir çelenk, altın yaprak ve aplikler, bir kılıç, dört demir hançer, iki altın yüzük, güzel kabartmaları havi gümüş kadehler vardır. Lahdin bir ucunda tunçtan bir zırhlı elbisesiyle gümüş kaplı tunçtan bir miğfer vardır.

Miğfer pek ender bir sanat eseridir. Bu eserin M.S. 1.veya II. Yüzyıla ait olmaları muhtemeldir. Prof.Dr. Arif Müfit MANSEL bu mezarı zengin içeriği bakımından hakli olarak kralı bir mezar olarak açıklamakta olup kim olduğu hakkında kesin bir bilgi verememektedir. Somay ONURKAN’in “Doğu Trakya Tümülüsleri İstanbul Arkeoloji Müzelerindeki Trakya Toplu Buluntuları” adli kitabında belirttigi gibi Radnoti ile yaptığı konuşma sırasında Vize A Tümülüsü Mezarının sahibinin Radnoti’nin Ausburg’ta bulunan Vize Zirhinin esi üzerinde yapmış olduğu araştırma neticesinde Trak Kralı RHOIMETALKES III olarak kabul ettiğini açıklamıştır.

B TÜMÜLÜSÜ: 30 Metre çapında ve 4 metre yüksekliğinde olan tümülüste tuğla ile örtülü iki mezar bulunmuştur. Bir kadına ait olduğu anlaşılmakta olan birincisinde altın çelenk, altın gerdanlık, vazolar, ayna ve bunun gibi eserler bulunmuştur. Burada da ölü yakılmıştır. İkinci mezarda iki çocuk heykelciği vardır. Bu iki mezarın birinci mezarda yatan kral veya prensin karisi ile çocuklarına ait olması muhtemeldir.

E TÜMÜLÜSÜ: 65 Metre çapında 18 metre yüksekliğinde büyük bir tümülüstür. Esas mezarı bulunamamıştır. Tepenin üst kısmında kenarları tas duvarlarla örülmüş ikinci derece bir mezara rastlanılmıştır. Mezardan yine birçok eser çıkarılmıştır.
E Tümülüsünden çıkan bir doku / İst. Arkeoloji Müzesi...
H TÜMÜLÜSÜ: 35 Metre çapında 1.80 metre yüksekliğinde olup üç basit mezar bulunmuştur.
C TÜMÜLÜSÜ: 50 Metre çapında 2.50 metre yüksekliğindeki tümülüste kül tabakasına ve bir atin kemiklerine rastlanılmıştır.
F TÜMÜLÜSÜ: 40 Metre çapında 3 metre yüksekliğindeki tümülüste bir atin kemiklerine rastlanılmıştır.
D TÜMÜLÜSÜ: İçinde gömü bulunmayan yığma bir tepedir.
G TÜMÜLÜSÜ: 32 Metre çapında 3 metre yüksekliğinde küçük bir tepedir. Içinde mezar bulunamamıştır, fakat yaygın bir kül tabakasına rastlanılmıştır.
I TÜMÜLÜSÜ: 50 Metre çapında 4 metre yüksekliğinde olup içinde mezar yoktur.
KIYIKÖY TÜMÜLÜSÜ: Kıyıköy Toplar mevkiinde bulunan tümülüsün envanteri hakkında yeterli bilgi bulunamamaktadır.

TRAKLAR
Trakya’nın antik çağlardaki halkı olan Traklar, Hint-Avrupa kökenli bir halktı. Yazılı dil verilerinin çok az olması nedeniyle dilleri hakkında çok fazla bilgi edinmenin mümkün olmadığı Traklar'dan kalan özel isimler, yer adları, tanrı adları ve çok kısa bir metin onların dillerinin Satem gurubuna girdiğini ve Illirce ile birlikte, Slave ve Balto-Slav dilleriyle ilişkili olduğunu göstermektedir. Ölülerini yakmaları sebebiyle fazla bir biyolojik malzeme bulunmamasına rağmen eldeki çok az iskelet örneğiyle birlikte, eski Yunanlıların kayıtları ve sanat eserleri üzerindeki tasvirler bize renkli gözlü ve beyaz tenli Avrupalıları göstermektedir. Genel olarak Dinarik ve Dinaro-Nordik bir irkin varlığı söz konusudur.

TRAKLARIN YASADIGI ALAN
En geniş yayılım alanı itibariyle Trak toprakları kuzey Ege Kıyılarından Karpat Dağlarına, Vardar Nehrinden güney Morova ve Tisza vadilerine ve kimsen Ukrayna ve kuzeybatı Anadolu'ya kadar uzanıyordu. Ama toprakların kalbi günümüzde bati ve doğu Trakya olarak bilinen bölgeydi. Bu geniş topraklar üzerinde yasayan Trak ulusu hiçbir zaman bu bütün bölgeyi içine alan bir devlet kurmamış, genel olarak değişik kabileler halinde parçalanmış değişik yönetimler değişik bölgelerde hakim olmuştur. Güçlü kabileler daha geniş ve önemli bölgelere sahip olurken, onlara bağlı yâda onlara karsı olan kabileler arasında çatışmalar olduğu muhakkaktır. Didardan gelen yabancı saldırılara karşı bu kabileler kısmen birbirileriyle kısmen de yabancılarla ittifaklar yaparak varlıklarını sürdürmeye çalışmıştır. Güçlü bir devlet kurmaya Muaffak olan Odris Kabilesi Trak topraklarının merkezi bölgesinde, yukarı Tunca vadilerinden orjin alan ve Meriç boyunca hareket eden bir topluluktu. Odrislerin doğusunda yer alan güçlü bir kabile olarak dikkat çeken Astailer, (Ast) Bizye (Vize) ve civarında Istranca (Yıldız) Dağları eteklerinde hâkimiyet kurmuşlardı.

TRAKLARIN GENEL TARIHI VE BIZYE'NIN (VIZE) KONUMU
Maden kaynakları açısından olduğu kadar, zengin tarım potansiyeli açısından da önem taşıyan Trakya toprakları burada yerleşik kabileler kadar Doğuda ve Batıda bulunan yabancı kabileler, uluslar ve Antik çağın en önemli güçlerinin ilgi ve hareket alanı olmuştur. Batıdan Yunan şehir devletleri, doğudan Persler tarafından ilgi alanı olan Trak toprakları Makedonyalılar ve Romalılar tarafından da önemsenmiştir. Ayrıca, Kuzeyden gelen Iskit'lerin ve Orta Avrupa'dan gelen Kelt'lerin de Trakya üzerinde önemli bir etkinlikleri olmuştur. Istranca dağları eteklerinde kurulmuş olan Vize genel olarak günümüz Doğu Trakya topraklarının Güneyi ve Meriç üzerinde görülen Yunan ve diğer yabancı hâkimiyetleri ve etki sahaları dışında, Traklara terk edilmiş bulunan iç bölgelerin kalbinde bulunmaktadır. Bu sebeple de Roma öncesi süreçte önemli bir Trak merkezi olarak iskân edildiği kesindir. Vize çevresinde dağılmış bulunan çok sayıdaki tümülüs ve diğer arkeolojik veriler de bunu göstermektedir.

Fakat Traklarin yazılı bir tarihi olmaması sebebiyle bu devirler hakkında fazla bir tarihi veri bulmak imkânsızdır. Bu süreci dolduracak yapılmış ve yapılacak olan arkeolojik çalışmalar olacaktır. Trakya tarihine genel bir bakış yapmak ve eldeki bilgilerle Vize'nin bu süreçteki rolünü belirlemek için, Traklarin genel tarihine bakmak gereklidir. Traklarin eski Neolitik Kültürlerden gelen ve onların gelişmesiyle oluşan yerli bir kültür mü, yoksa kökeni Dinyeper ve Diniester ırmakları veya Karpatlar bölgesine giden ve oradan göç ederek güneye inen kavimlerin hareketiyle mi oluştuğu konusu önemle üzerinde durulan bir konudur.
Fakat kesin olan bir gerçek varsa, o da Traklari belirleyen kültürel özelliklerin başında gelen bronz ve daha sonra, demir aletleri kullanımı ve Trak kültürü içinde madenciliğin önem taşıması ve ateşin kutsanması onların nüvesinin Geç Bronz Çağı ve Avrupa Demir Çağı ile ilgili olduğunu ve Demir Çağı içinde Trak kültürü ve yasam biçiminin şekillendiğini göstermektedir.

Traklar muhtemelen Bronz Çağı sonlarını teşkil eden süreçten sonra M.Ö. 1000 civarında bölgenin madenlerce zenginliği ile bağlantılı olarak şekillenmiş ve Kuzeyden gelen yeni göç dalgaları ile mahalli anlayışlara dayalı hayatin bir karışımı olarak bilinen hayat ve kültürel özelliklerini kazanmışlardır. Gerçi Traklarla ilgili ilk veriler M.Ö. 2000 ikinci yarısına çıkmaktadır. Homeros'un Ilyada'sinda Troya'nin müttefiki olarak- Kuzeybatı Anadolu ve muhtemelen Trakya’nın Marmara kıyıları ve Gelibolu Yarımadasına yerleşmiş Trakların bahsi geçmektedir. M.Ö. 1000-800 arasında Traklarin ayni zamanda bas rahip de olan şeflerin yönetiminde kabileler oluşturduğu anlaşılmaktadır. Antik mitoloji'de önemli bir yer alan Orfeus'un bu süreçte yasamış bir rahip ve kabile şefi olduğu söylentisi yaygındır. Özellikle Dolmen tipi anıtlarla bütünlesen mezarlar ve açık hava tapınaklarıyla bu süreçte yasayan kabileler, Trakya'nin dağlık bölgelerine dağılmıştır. M.Ö. VIII. ve VII. yüzyıllarda Yunan Kolonilerinin Ege kıyılarına yerleşmeye başlaması ile birlikte, Trakya üzerinde kabile konfederasyonlarıyla birlikte, büyük arazi sahipleri ve onlara bağlı toprağa bağlı köylülerden oluşan bir sosyal sistem oluştu. Yunan kaynaklarından isimleri hakkında bilgi sahibi olunan çok sayıdaki kabile ile temsil edilen Traklar ve kıyıda yer alan Yunan kolonileri arasında canlı bir ticaret ağı oluştu. Traklar odun, kömür, maden tuz, balık gibi ürünler ihraç ederken, Yunanlılardan seramik, metal eşya, lüks eşya, zeytinyağı ve şarap ithal ediyorlardı. Trak kabilelerinin tamamen bir yere bağlı olmadığı, zaman zaman yer değiştirdikleri de görülmekteydi. Bu süreçte, Istranca dağlarının eteklerinde Astai (Ast) kabilesi ile birlikte İğneada ve Midye (Kıyıköy çevresinde Tynler) ve onlara bağlı bir kabile olan Tranipsalar'in varlığı teşhis edilmektedir. Tynlerin yukarısında Melanditler vardı. M.Ö. VIII.-VII. yüzyılda Anadolu'ya göç eden ve burada bir devlet oluşturan Bithynler'in du Tynlerle iliksisi vardı. M.Ö. VI. ve V. yüzyıllarda Persler'in Iskitlerle ve daha sonra Yunan şehirlerine karşı düzenledikleri seferler arasında, Persler Trakya üzerinde hâkimiyetlerini tesis ettiler. Genellikle, Trak kabileleri ile iyi iliksiler kuran Persler'in hâkimiyetini kabul eden kabileler arasında Skyrmialar ve Nipsalar'in adi geçmektedir. Bu kabilelerden Nipsalar Istranca dağlarının kuzeyinde bir bölgede yerleşmişti. Bu kabileler arasında Astlar'in ismi Heredot tarafından belirtilmemektedir. Bu süreçte bölgede etkin olarak Nipsalar'in etkin rol oynadığı muhtemeldir. M.Ö. V. yüzyılda maden yatakları sebebiyle Atina ve Trak kabileleri arasında çekişmeler ve savaşlar oldu. M.Ö. 5. yüzyıl Meriç havzasında yerleşmiş bulunan Odrisler’in yönetimi altında bir Trak Krallığının kurulusuna sahne olmuştur. Odris şeflerinden Teres (M.Ö. 460-440) başkanlığında teşekkül eden devlet, Pers yönetim sistemini esas olarak kabul etmişti. Merkeze bağlılığını bildiren yöneticiler etrafında şekillenen bu sistem içinde küçük çiftçilik yapan halk yöneticilerin malikâneleri etrafında yasıyordu. Orduya ise Trak halkı piyade, yöneticiler ve seçkin asiller ise süvari olarak katılıyordu. Meriç ve Ergene ovalarında oturan kabileler bu orduya asker vermekle yükümlüydü. Daha batıda olan kabileler bağımsızdı. M.Ö. V. ve IV. yüzyıllar arasında vuku bulan olaylar arasında Atina’dan Odris Krali Stalkes ile birlikte Vize (Bizye) deki Ast Krali Tereus'a bir heyetin gönderildiğini öğreniyoruz. Bu da bize bu esnada Doğu Trakya'da güçlü bir Ast Devleti'nin mevcudiyetini göstermektedir. IV. yüzyılda Makedonyalılar Trak topraklarında ilerlemeye başladı. Önce kral II. Filip (M.Ö. 359-336) ve oğlu Büyük İskender (386-323) Traklarla önemli savaşlar yaparak bölgeye hâkim oldu. İskender’in ölümünden sonra Generallerinden Lysimachus (323-281) Trakya yöneticisi oldu. Seuthes III'ün kısmı başarılarına rağmen Lysimachus M.Ö.305'te hâkimiyetini kurmuştu. Ama ölümüyle, 281'de Trak kabileleri tamamen bağımsız kaldı. M.Ö. II. yüzyılda Keltler batıdan Trak topraklarını işgale başladılar ve Trakya’yı bastan basa geçerek, Bizans'a kadar ilerlediler. (M.Ö. 279) Keltler, Odris toprakları civarında Doğu Trakya’nın Bati kesiminde odaklanan bir devlet kurdular. 60 yıl kadar yasayan bu kelt devleti Traklar tarafından ortadan kaldırıldı. Yerine yerel Trak devletçikleri kuruldu. Bütün yabancı işgal ve akınlar Trak bağımsızlığını ve kültürel kimliğini yok edememişti.

M.Ö. II. yüzyılda İskender’in halefi olan devletlerden Selevkoslar arasındaki Trakya hâkimiyeti çekişmesinde, Makedonyalılar Romalıları da bu çekimseye dâhil ettiler. Bu esnada, M.Ö. 188 tarihinde Meriç'in denize döküldüğü bölgede Roma ordusuna baskın yapan 4 Trak kabilesi arasında Bizye (Vize) den gelen Astlar'inda adi geçmektedir. Makedonyalılar iç Trakya’yı ele geçirmeyen çaba sarf ederken, Odrisler tekrar idareci bir kabile olarak ortaya çıktılar. II. yüzyıl içinde Makedonya ve Roma arasındaki savaşlarda Trak kabilelerinin bir kısmı Makedonyalıların safında yer aldı. İç karışıklıkların yoğunlaştığı Trakya üzerinde değişik kabileler etkin olurken, II. yüzyıl sonunda Roma’nın Makedonyalılara üstünlük kurması Traklari Anadolu'nun kuzeybatısındaki Bithinyalilara yakınlaştırdı. M.Ö. 1.yüzyılda Roma ve Traklar arasındaki ilişkiler büyük bir mücadele halinde geçti. Değişik kabilelerden oluşan Trak kabileleri içinde Romalılarla dost olanlar da vardı. Fakat bu yüzyıl içinde Romalıların kesin bir başarı elde etmesi mümkün olmadı. Trakya toprakları kuşatılmış olarak otonom bırakıldı. M.Ö. 1. yüzyılın sonunda Odrisler Romalıların dostu olarak görünürken, Rhaimetalkes ve kardeşi Rhaskuporis, Roma’nın vasallari olarak M.S. 7 yılında ön plana çıktılar. İsyanların yoğun olduğu bu dönemde Roma adına bu isyanları bastırmakla görevliydiler. Odris ve Ast krallarının mirasına sahip olan bu Sepeian kralları kendi aralarında da anlaşamıyordu. Rhaimetalkes'in ölümü üzerine oğlu Kotys'e Trakya’nın Güney kısmının verilmesi Rhaskuporis'i rahatsız etti. Kendisine kalan Kuzey Trakya ile yetinmeyen Rhaskuporis yeğinini ortadan kaldırttı. O da Romalılar tarafından MS. 192 de İskenderiye’de öldürtürdü.

M.S. 11'deki Bessi isyanıyla sarsılan bölge, özgürlüğüne düşkün Traklar’ın özgürlük ateşiyle, M.S. 21'de tekrar tutuştu. Romalılara ve onlara bağımlı Trak yöneticilerine duyulan öfke büyüktü. Romalılar direkt olarak yönetime el koymak isteğiyle de fazla bir şey yapamıyordu. M.S. 26'da yayılan isyan dalgaları bastırıldı. Büyük bir yayılım alanı bulunan isyan sırasında yüksek dağlık bölgeler üzerinde kurulmuş doğal tahkimata sahip muhtemelen Avrupa Demir Çağı kalelerinin uzantısı olan Trak kalelerinin isyancılar için avantaj sağlamış olması muhtemeldir. Belki de bu mahal, büyük Trak isyanının bastırılmasında önemli bir etki yapan, içine sığınmış olan Traklar'in açlık ve susuzluk nedeniyle teslim olduğu önemli bir kaledir. Traklar'in bir kısmi teslim olurken, diğer bir kısmi da, intihar etmeyi yeğlemişti. İsyanların bastırılmasından sonra Sapeianlardan Kotys'in büyük oğlu Rhaimetalkes IIIM. S. 38'de Roma tarafından desteklenen bir Kral olarak seçildi. Dacia haricinde ayakta kalan son Trak Kralı olan Rhaimetalkes III’ ün ve dolayısıyla Traklar’ın son baş şehri, bu krala ait olduğu anlaşılan A Tümülüsü'nün de gösterdiği gibi Vize'dir Rhaimetalkes III MS.45'te öldürülünce, Trakya’nın son kalan kısmı’da Claudius devrinde M.S.46 tarihinde tamamen Roma'ya bağlanarak bir eyalet oldu. Son Trak izleri de uzak dağlık bölgelerde yaşadıktan sonra, Hristiyanligin da etkisiyle ortadan kalktı.

VIZE ÇEVRESINDEKI TRAK IZLERI
Trak tarihinde önemli bir yeri olan Vize çevresinde dagilmis çok sayidaki arkeolojik eser arasinda özellikle, Vize ovasina dagilmis çok sayidaki Tümülüs dikkat çekicidir. Bunlarin bir kismi 1938 ve 1939 yillarinda açilmis ve bir kismi da çesitli sekillerde soyulmus ve bilimsel hiçbir sey birakmadan tahrip olmustur. Vize ilçesi sinirlari içinde ovadakilerden baska yerlerde de Tümülüsler mevcuttur. Bütün bu tümülüsler içinde bilimsel arastirmayi bekleyenler de dogal olarak vardir. Tümülüslerin hepsi mezar odasi vermedigi gibi bir kismi yakma izleri ve at kemikleri göstermektedir. At mezari olarak nitelenen bu tümülüsler, esasinda Traklar'in Orfik dinleriyle ilgili tören ve kurban yerlerinin uzantilaridir. Kutsal bir olan at saflanma ritüali olan yakma ayinleriyle birlikte evrenin güçlerine destek vermek ve yeniden dogusa hizmet etmek için ayinlerde önemli bir yer tutuyordu. Zaten tümülüslerin kendileri de Orfik törenlerin ve inanislarin bir uzantisi olarak, Chtonik dünya görüsünün yer yüzündeki sembolüydü. Bu noktada Vize'nin arkasina düsen vadi içindeki (Asmakaya) Bizans devrinde kullanilan magara kiliselerinde kökenini Traklardan almasi Orfik mezar gelenekleri ve ayinlerle iliskili olmasi muhtemeldir. Bunlar disinda Trakya'nin degisik yerlerinde rastlanan megalitik anitlar da bu Orfik ayinlerle ilgili olup, yüksek yerleri seven Trak din adamlarinin ayin yaptigi insan ve hayvan kurbanlari verdigi sunaklar olarak dikkat çekmektedir. Bu megalitik anitlarla birlikte magaralar Orfik dinin en önemli ögeleri arasinda yer almaktadir. Kurbanlarin genellikle at ve kadinlar oldugu bilinirken, erkeklerin de kurban edildigi anlasilmaktadir.Heredot IX-119/. Bos mezarlar olarak karsimiza çikan Senotaf gömüler de bu kurban ritleriyle ilgili olup, Orfik Zagreus kültünün uzantisidir. Son olarak da ates ve yakma Traklar'in Orfist düsüncesi için temel olup, önemli bir saflanma aracidir. Vize'de yasayan Traklar'in bu dini izleri içinde özellikle dikkat edilmesi ve lahit parçalarinin da bulundugu ögrenilen bu bölgenin özellikle bir Trak kültür merkezi olarak dikkate alinarak incelenmesi gerektigi kanisindayiz...